14 Ocak 2018 Pazar

Osmanlı Tarihi Notları

Osmanlı Tarihi konusunda Türk ilim camiasında en büyük otoritelerden, Türk Tarih Kurumu'nun kurucularından merhum Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI'nın kaleme aldığı 9 Ciltlik Osmanlı Tarihi'ni iki sene önce okumuştum. Tarihçiler için bu konuda yazılmış en muteber kaynaklardan kabul edilen bu kitaplarda, o zaman okurken bana enteresan gelen bazı noktaları işaretlemiş ve küçük notlar almıştım. Şimdi dönüp baktığımda bazısı çok da enteresan gelmese de aklımda bunları bir şekilde bilgisayar ortamına taşımak vardı. Bu yüzden fırsatım oldukça, pek sağına soluna dokunmadan, olduğu gibi notlarımı aktarmak ve aynı kitaptan alıntılarla geçirmek istiyorum. Zaman buldukça bunları peyderpey yazmayı ümit ediyorum. Alıntıladığım yerleri, Cilt ve sayfa numarası olarak belirteceğim. İlgili sayfada tafsilatlı bilgi ve hangi kaynaktan alındığı yazmaktadır. Ben teferruatını göstermeyeceğim.

Birinci cildini hiçbir yerde bulamadığım bu eserin ikinci cildinden okumaya başlamıştım. Notlarım da buradan başlıyor. Bu ciltte İstanbul'un fethinden Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümüne kadar olan hadiseler anlatılıyor.

OSMANLI TARİHİ NOTLARI

*Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u fethetmesine karşı Papalık haçlıları harekete geçirmeye çalışmış. Fakat Hristiyan devletlerin kendi ararlarındaki çıkar çatışmaları gibi çeşitli sebeplerden ötürü bu başarılamamış. Bununla beraber Müslümanların hakimiyetine giren Ortodokslar (Rumlar), Katolik olmaktan kurtuldukları için memnun olmuşlar. Nitekim "Kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğleriz" lafı meşhurdur:

İşte Papalar böyle tahrikat ile Osmanlılar aleyhine beyhude yere yeni bir Haçlı Seferi uyandırmak isterlerken İstanbul’u fetheden Türkler, Şark yani Ortodoks kilisesinin imparatorluk zamanındaki haklarını tanımak suretiyle Rumları memnun etmişler ve onları müteaddit müzakerelere rağmen bir türlü yanaşmak istemedikleri Garp kilisesinin nüfuz ve hakimiyeti altına düşmekten kurtararak eskisi gibi kiliselerinin istiklalini emniyet altına almışlardı.
Rum imparatorlarından bazılarınının vakit vakit papalara müracaatla Ortodoks ve Katolik kiliselerini birleştirmek istemeler, Türklerin Rum imparatorluğunu sıkıştırmalarından ve ellerindeki yerleri almalarından ileri geliyordu, bundan da maksatları Garp aleminden yardım görmek ümitleri idi. Osmanlılar İstanbul’u alır almaz Ortodoks kilisesini muhafaza etmek suretiyle mutaassıp Rum halkını memnun ederek onları Katolik olmaktan kurtarmışlardır. Osmanlı hükümdarının bunun aksini yapması da kabildi; yni Roma’dan bir kardinal getirterek Garp kilisesini de memnun edebilirdi; lakin Ortodoks kilisesini himayeleri altında tutmalarını kendi siyasetlerine daha uygun görmüşlerdir.
Filhakika Osmanlı hükümdarı, İstanbul fethini müteakip ilim ve faziletle tanınmış olan Gennadios’u Rumlara patrik nasbetmiş ve Patrikhaneye imparatorlar zamanındakine muadil salahiyet vermiştir. Osmanlı devletinin bu hesaplı siyaseti bir buçuk asırdan beri zaman zaman kiliselerin birleşmesi için Papa’ya yapılan müracaat kapısını tamamen kapamış ve aynı zamanda Galata’daki Cenevizlilerle Galata ahalisine de bir fermanla teminat verilmiş ve bu hareketiyle Osmanlı hükümeti gerek Balkanlarda kendi idaresi altındaki ve gerek Mora, Sırbistan, Eflak ve Güney Arnavutluk’taki Ortodoksları samimi olarak kendi idaresine bağlamıştır. (C. II, s.6-7)



*Fatih Sultan Mehmed, Sırplarla yaptığı savaştan elde edilen esirlerden 4000 kadar Sırp esiri İstanbul’un köylerine yerleştirmiş. İstanbul’un şenlenmesi için bu tarz uygulamaların başka örnekleri de çokça olmuş. (C.II, s. 14 vd.)

*Venedik devleti, Napoli krallığı ile rekabeti ve Papalığın siyasetinden hoşlanmaması sebebiyle Osmanlılar ile başta sulh siyaseti yürütmüş ve ticaret anlaşmaları yapmış. Sonradan işler değişmiş ve 1463-1479 arası Ege denizinde, Yunan adalarında 16 sene süren deniz savaşları meydana gelmiş. Bu savaşlar neticesinde denizciliğimiz epey ilerlemiş.


*Galata, uzun zamandan beri Ceneviz hakimiyetindeymiş. İstanbul’un fethinden sonra Osmanlılar Galata’yı Cenevizlilerin tasarrufuna bırakmamış, Galata halkına verilen fermandan başka hiçbir şeyle bağlı olmadığını ilan etmiş. Böylece Cenevizliler ile düşmanlık başlamış. Bunun üzerine Cenevizlilerin hakimiyetinde olan Amasra’ya sefer düzenlenmiş ve Amasra da zaptedilmiş(1460). (C. II, s. 48)

*Arnavutların milli kahramanlarından kabul edilen İskender Bey (Skenderbeu) öldüğünde, Fatih Sultan Mehmet’in söylediği rivayet edilen söz dikkat çekicidir:
…hiç yılgınlık göstermemiş, bütün engelleri önleyerek çalışmış ve bir avuç kuvvetle memleketini Türk akınlarına karşı 25 sene müdafaa etmiştir. Rivayete göre İskender’in ölümünü Fatih Sultan Mehmed’e söyledikleri zaman: "Hristiyanlığın vay haline! Kılıç ve kalkanlarını kaybettiler!" demiştir.













*Eflak prensi III. Vlad, nam-ı diğer Vlad Çepeş (Cellad Vlad - Kazıklı Voyvoda - hatta Kont Drakula kurgusal karakterinin aslı olarak da bilinir) Osmanlı sarayında yetişmiş bir beymiş. Osmanlıların yardımı ile 1456’da Eflak voyvodası olmuş:

İlk zamanlarında devlete sadık görünüyor ve her yıl haracını getirip kendisine layık ihtiramla padişah tarafından kabul olunup hil’at ve kızıl börkle altın üsküflü serpuş giydirilip muazzezen memleketine yollanılıyordu. Fatih Sultan Mehmed’in Karadeniz seferi esnasında Vlad, Macarlarla anlaşıp sadakatten ayrılarak Bulgaristan taraflarına sarkıp epey fenalık yapmış ve bunun bu hali Rumeli muhafızı olarak Edirne’de bırakılmış olan İshak Paşa tarafından hükümete bildirilmişti; Vlad, bu seferdeki muvaffakiyetleri tebrik ile elçi ve hediye göndermek suretiyle devlete karşı bağlılığını göstermiş olduğu için kendisinin bu hallerine şimdilik ses çıkarılmamış ve mecburen göz yumulmuştu; fakat pek zalim olan ve öldürmek istediği kimseleri kazığa vurarak onların ortasında yemek yemekten zevk duyan, rivayete göre fakirleri ziyafete davet ederek sofra masasıyla beraber bu zavallıları yaktıran, kadınların memelerini keserek onların yerine çocuklarının başını çaktıran ve daha bunun gibi tüyler ürpertici facialar yapan Vlad Çepeş’in Macarlarla ittifak ettiği duyulunca hakkından gelinmesi tekarrür etti… (C. II, s.73 vd)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder