Olmak ya da olmamak!
İşte budur soru.
Kör talihin sillesiyle acı çekmek mi daha onurlu,
Yoksa dertler denizine karşı ayaklanıp onu bitirmek mi?
Ölmek! Uyumak.
Uyumak! Belki de rüya görmektir.
İşte dert orada!
O fani kalıptan sıyrıldıktan sonra, o ölüm uykusunda...
"Kim bilir ne rüyalar görürüm!" düşüncesi durdurur bizi.
İşte bu düşüncedir soluk yaşamayı başa bela eden!
Oysa bu beladan bir hançerle kurtulmak varken...
Neden? Neden? Neden?
Neden katlanır insan?
Zamanın sillesinen
Zalimin zulmune
Gecikmiş adalete
Mevki sahibinin cakasına
Yüzsüzün erdemi aşağılamasına
Çileli şu hayatın yükü altında ezilmeye...
Neden?
Ama gel gör ki;
Dönüşü olmayan o meçhul ülkenin, o meçhul kabusu bizi malum belalara katlanmaya mecbur ediyor.
Tereddütün, karanlığın, kararlılığın parlak rengini solduruyor.
Solduruyor .
İşte bu yüzden nice coşkulu atılım yolundan vazgeçip varlığını kaybediyor.
Kaybediyor.
İşte bilinç hepimizi böyle korkak ediyor.
Korkak ediyor.
William Shakespeare
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder