7 Mayıs 2015 Perşembe

Başlıksız Oyun (II)

....


http://registagrande.blogspot.com.tr/2015/03/baslk-bulan-mail-atsn.html

Gülümsedim, ama bu gülümsemede bulunurken yüzüne kaçamak bir bakış atmayı da ihmal etmedim tabii. Suratındaki o anlık düşünceyi, şaşkınlığı hissetmek istedim. Bu tam olarak konuşmaya bir sıfır ileride başlamak isteyen insanların kullandıkları basit taktiklerdendi. Bu sayede ilk cümlelerimi hızlı bir şekilde sıralarsam beklemediği darbeleri alan boksörler gibi olacak ve cevap verme süresi uzayacak. Bu da bana tam olarak düşünmek için ekstra süre verecek, ama bu sırada cümlelerimde kesinlik olmaması ve havada kalması da önemliydi. Hatta bunları yaparken anlattıklarımın oldukça açık olduğunu düşünüyormuş numarası da yapacaktım.

“İçinizi rahat tutun. Çoğu şeyi farkediyorum. Biz zaten sizi hep yanımızda biliyoruz ve bu sayede şu içindeki durumumuzda bile rahat hissediyoruz. Bize olan bu desteğiniz çok önemli. Özellikle de Gülçe için.”

Kabul mu etmiştim yoksa red mi? Sanırım cümlelerimden sonra tek düşündüğü şey bu. Sadece bunun cevabını aradığına adım gibi eminim. İşte beklediğim duraksama.

“Kendimi anlatabildim umarım.” Sanırım artık iyice kafası karışmıştı. Aslında direk tekrar sorabilirdi. Ama bu sorudan içten içe de korkmuyor değildim. O yüzden bu konuyu düşünmek için kendime vakit ayırmam gerektiğini farkettim. Düşünelecek ne vardı, benim kızımdı, benimle kalacaktı, ama ebeveyn olduğunuzda bu söylediklerimi daha iyi anlayacaksınız.

“İzninizle Gülçe’ye bakayım.”

“Tabii oğlum, buyur”

Suratındaki ifade tam olarak istediğim haldeydi, O da yorulmuş bu işlerden. Erkekler, erkekler… Kadınların planlarını da kendi planlarıymış gibi sürmek zorunda olanlar. Aslında bu surat kelimesi çok sert, yumruk atılacakmış gibi, yüz diyelim biz, yüzündeki.


                                                                           
II


Bizler aklımızdaki çoğu olguyu yaşatmayı çok severiz, herkes bir olgunun temsilini taşır hayatlarında, aslında bu onların gücünden ya da güçsüzlüğünden kaynaklanmaz. Bu onların imrendikleri ve uygulamaya çalıştıkları hayat hikayesinin renksiz taşlarının tamamıdır. Baskınlığının başarısını simgeler insanlardan bu özelliği taşıdıklarını duymaları. Sizler tüm güzel olguları taşıyın, çocuklar gibi. Güzelime de bakın nasıl oynuyor, aslında tüm olayları hissediyor, ama verilen bu eğlence arası enerjisini harcamak yerine kendini yenilemek olarak kullanıyor. Sizler de çevrenizdeki mutluluk yuvalarından bunları gözlemleyebilirsiniz. Enerji kavramının ete kemiğe bürünmüş halleridirler, halleriydik.

Burada benim şöyle bir teorim olacak. Aslında bizler ne kadar yaşlansak da aynı enerjiye sahip oluyoruz, sadece bunu tekrar eski hızında yenileyemeyeceğimizdendir ki çoğu hareketlerimiz ivmesiz ve yerli yerinde oluyor. Buna kendimizi kandırmak için olgunluk/oturaklılık gibi isimler vermişiz hatta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder